25 Şubat 2008 Pazartesi

Hep Kahır

Dur! Bırak!
Kaynasın kahvenin suyu.
Bana İstanbul’u anlat nasıldı?
Bana Boğaz'ı anlat nasıldı?
Haziran titreyişlerle,
Kaçak yağmurlar ardı yıkanmış,
Kurunur muydu o yedi tepe,
Ana şefkati gibi sıcak güneşte.
İnsanlar gülüyordu, de.
Trende, vapurda, otobüste.
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle.
Hep kahır! Hep kahır! Hep kahır! Bıktım be!

Dur! Bırak!
Kalsın, açma televizyonu.
Bana İstanbul’u anlat, nasıldı?
Şehirlerin şehrini anlat, nasıldı?
Beyoğlu sırtlarından, yasak gözlerinle bakıp,
Köprüler, sarayburnu, minareler ve Haliç’e.
Deyiverdin mi bir merhaba gizlice?
İnsanlar gülüyordu, de.
Trende, vapurda, otobüste.
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle.
Hep kahır! Hep kahır! Hep kahır! Bıktım be!

Dur! Bırak!
Kımıldama, kal biraz öylece ne olur.
Kokun İstanbul gibi,
Gözlerin İstanbul gecesi,
Şimdi gel sarıl, sarıl bana kınalım.
Gök kubbenin altında orda da beraber.
Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali,
Hasretimin çölünde sanki bir pınar gibi.
İnsanlar gülüyordu, de.
Trende, vapurda, otobüste.
Yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle.
Hep kahır! Hep kahır! Hep kahır! Bıktım be!

Cem Karaca'dan:

14 Şubat 2008 Perşembe